19 Şubat 2011 Cumartesi

Film İnceleme - Megamind


Şu sıralar askerde olduğum için, eskisi kadar ne oyun oynayabiliyorum ne de sinemaya gidebiliyorum. İlk 1 ay iznim olmadığından 5. haftada elde ettiğim ilk çarşi iznimde yapacağım şeyi çoktan kararlaştırmıştım; sinemaya gitmek!

Megamind rastgele seçip, zaman geçirmek için gittiğim bir film değildi. En az 4-5 ay önce ilk fragmanını izlemiş ve çok eğlenmiştim. Gazetede geleceği tarihi öğrendiğimde planımı yaptım v ilk haftasından izledim. Şimdi gelelim filme.

Filmin konusu; karadeliğe sürüklenen iki farkli gezedenden son anda roket ile fırlatılıp kurtarılan iki ayrı ırka ait uzaylı bebeğin dünyaya varmaları ile başlıyor. İnsan görünümüne sahip, yakışıklı ve karizmatik olan bebek lüks bir malikaneye, mavi renkli , koca kafalı ve çelimsiz olan bebek ise bir hapishaneye düşüyor ve buralarda yetiştirilmeye başlıyorlar. Lüks malikanede yetişen çocuk her zaman popüler ve başarılı iken diğer uzaydan gelen çocuk iyilik yapmak için uğraşıp durmasına rağmen sürekli işleri yüzüne gözüne bulaştırıp sonunda hep ceza alan ve dışlanan çocuk oluyor. Popüler çocuk güçleri ve karizması ile dikkat çekerken, mavi dostumuzun zekası ön plana çıkıyor. Birgün yine iyilik yapmaya çalışırken başarısızlığı sonucu ceza aldğında birşeyin farkına varıyor mavi uzaylı ve herşey burada şekillenmeye başlıyor. Onun iyi olduğu birşey varsa o da KÖTÜ OLMAK! Bunu kabullenip hayatını kader arkadaşını yok etmeye adıyor ve ortaya filmimizin baş kahramanı MEGAMIND (MEGA ZEKA) çıkıyor. Diğer uzaylı çocuk ise büyüyüp Metro Kenti nin savunucusu süper kahraman METRO MAN oluyor ve aralarında hiçbitmez bir savaş başlıyor.

Filmin temel konusu böyle, daha fazla anlatıp da güzellikleri ve süprizleri buradan öğrenmenizi ve filmin heyecanını kaçırmanızı istemem. Kısaca iyi ve kötünün arasındaki çekişmenin eğlenceli bir anlatımı niteliğinde bir film olmuş Megamind. İçerisinde de çeşitli ders ve mesajlar da saklı!

Ben filmden çok keyif aldım. Özellikle dile getirmek istediğim kısım ise, filmin kusursuz denilebilecek Türkçe dublajı. Türkiye' nin gerçekten avrupa sınırları içerisinde en iyi dublaj yapan ülke olduğu artık bir gerçek. Fakat orjinal seslendirmesini Brad Pitt ve Will Farrel yaptığından, DVD alıp bir de orjinal izlemek gerekir.

Son olarak ben filmi çok beğendiğimi ve büyük küçük herkesin çok eğleneceğinden emin olduğumu belirtmek istiyorum. İyi seyirler

Filmin Türkçe Fragmanı:

Megazeka



Melih Carter
Yazıyı Paylaş!

12 Şubat 2011 Cumartesi

Oyun İnceleme - Siren Blood Curse



Playstation 3' de adventure ve FPS oyunlarından geçilmezken, korku oyunlarının adedi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar. Bunlardan kaliteli olanları ise, eskiden beri tanınan "Silent Hill" ve "Resident Evil" oyunları olarak gösterebiliriz. "Siren: Blood Curse" piyasada çok tanınmayan ama kalite ve orjinal fikirler açısından gerçekten önemli bir oyun. Aslında bir devam oyunu olmasına rağmen, ilk oyunla hiçbir alakası yok. Tamamen özgün bir senaryoda oynanıyor.

Siren: Blood Curse' ü diğer oyunlardan ayıran özelliklerinden bahsedecek olursak; oyunda değişik bölümlerde değişik karakterleri oynatabiliyoruz. Her bölüm için geçerli olmasa da sık sık karşılaşılcak bir uygulama bu. Oynattığımız yaklaşık 4-5 karakter var. Bunlardan başka oynatamadığımız ama sürekli iletişim halinde oldugumuz, ortaklaşa çalıştığımız 4-5 karakter daha mevcut. Bir diğer önemli özellik ise "sight jack" denen, kullandığımızda düşmanımız olan zombilerin gözlerinden görmemizi sağlayan özellik. Bir yere saklandığımızda ya da bir eve, odaya girmek üzere olduğumuzda, bizim yakınlarımızdakilerin gözlerinden görebilmek oyun esnasında hem bize büyük bi avantaj sağlıyor, hem de gerilimi ve heyecanı arttırıyor. Bu özelliği ister tam ekran olarak kullanabiliyor, ister yarım ekran olarak kullanıp hem etrafı gözetleyip hem de oyuna devam edebiliyoruz.



Oyunun genel oynama stratejisi, silahını kapıp beyin dağıtmak yerine, daha çok kuytularda, köşelerde saklanarak zombilerin bizi farketmemelerine dikkat ederek ilerlemeye dayanıyor. Ama bu demek değil ki oyunda hiç silah yok. Oyunda hem silahlar, hem de silah niyetine kullanabileceğimiz etrafta rastgele bulunan aletler mevcut. Silah olarak tabanca ve tüfek var. Ama karşımıza bunlardan fazla çıkmadığı için, bel bağlamak pek mantıklı olmuyor. Bunların yerine kürek, balta, balyoz, neşter, çekiç, bıçak, saksı, trafik levhası, vb. gibi aletlerle kendimizi savunmaya çalışıyoruz. İşin acı tarafı ise bu silahlar zombileri öldürmeye yaramıyolar, sadece birkaç dakikalığına bayıltıyor ve 4-5 darbe vurduktan sonra kırılıp kullanılmaz hale geliyorlar. Fakat dediğim gibi oyunda amaç elinizden geldigince az farkedilmek. Yine de her türlü acil durum için yanımızda bir silah bulundurmak en mantıklısı.



Oyunda 12 bölüm mevcut. Dilerseniz blu-ray cd olarak oyunun satın alıp 12 bölüme birden tek seferde sahip olabilir, ister Playstation Network den 3'er bölüm olarak paket paket indirebilirsiniz. Bu bölümler bir tv dizisi gibi birbirini takip ederek, tamamlayarak devam ediyor. Her bölüm sonunda ve başında bulunan mükemmel ara videolar bize tıpkı bir dizi reklamı, tanıtım filmi havası veriyor. Böylece bir sonraki bölümde bizi nelerin beklediğini de görüyoruz. Oyun boyunca değişik belgeler de topluyoruz, fakat bu belgeler dikkat çekmeyecek şekilde yerleştirilen veya saklanan bonus belgeler olduğu için bulmak pek kolay olmuyor. Bu belgeler arasında oyundaki karakterlere ait günlük, ses kaydı, kimlik, resim, not defteri gibi kişisel şeyler mevcut. Ana menüde bulunan arşiv bölümünden, bulunan tüm dosyalar incelenebiliyor.



Oyunun konusundan kısaca bahsedicek olursak; Blood Curse, Hanuda isimli köyde meydana gelen esrarengiz olayları konu alıyor. Senaryo Japon korku filmlerinde çokça rastladığımız, oyunlarda da çok kullanılan dünyadan kopuk köy, orada yaşayan farklı yaşam formları, yapılan "insan kurban" etme ayinleri ve buraya yolu düşen yabancıların başından geçen olaylar ekseninde geçiyor. Oyun boyunca köyde çekim yapmaya gelen televizyoncular, olayları araştırmaya gelen haberci gibi bir şekilde köye yolu düşen insanlardan oluşan geniş bir ekibi senaryonun akış sırasına göre yönetiyoruz.



Siren: Blood Curse korku oyunu türüne yeni bir soluk ve tarz kazandıran, özgün ve kaliteli bir oyun. Piyasaya çıkış tarihinin günümüze göre biraz eski olması, çok reklamı yapılmadığı için genel olarak tanınmaması bu oyun için olumsuz sayılabilecek noktalar. Ama sürekli hakim olan karanlık mekan, harika yağmur ve zombi ses efektleri, silent hill 4 tarzı karıncalanan ekran, orman içi korkunç atmosfer, değişik kişilik ve özelliklere sahip geniş oynanabilir karakter seçeneği, sürükleyici ve ilginç hikayesi ile türün hayranları tarafından kaçırılmaması gereken bir oyun bence. İyi eğlenceler.

Oyunun tanıtım videosu:



Melih Carter
Yazıyı Paylaş!

O ŞİMDİ ASKER



Bloga eski sıklıkla yazı giremememin nedeni, 12 Aralık 2010'dan beri askerde olmam. 337 Kısa Dönem askeri olarak, İstanbul 3. Kolordu Karargah Destek Grup Komutanlıgı NATO birliğinde askerliğimi yapıyorum, şu ana kadar 2 ayı geride bıraktık ve kaldı 3 ay. Eğer hiç izin kullanmazsam 17 Mayıs 2011' de yeniden sivil hayata dönüş yapıp eski tempoma kavuşacağım. İzinlerde fırsat buldukça yazdıgım postlarla bir nebze olsun blog u ayakta tutmaya çalışıcam. Hala takip etmekte olan herkese teşekkür ediyorum, yakında görüşürüz

Yazıyı Paylaş!
Related Posts with Thumbnails